Antik Çağ’ın Sanat ve Kültür Beşiği Knidos Antik Kenti Üzerine Detaylı Bir Araştırma
Knidos Antik Kenti, Muğla-Datça Yarımadası’nın en batısında, Tekirburnu’nda yer alır. Günümüzdeki kalıntılara baktığımızda Knidos şehri, ilk olarak M.Ö.1000 yıllarında Dorlar tarafından Burgaz mevkiinde kurulmuştur. Bugünkü yerine ise M.Ö.4. yüzyılda taşınmış ve 6 Dor Şehri’nin merkezi olmuştur. Dor Heksapolisi olarak geçen bu altı şehir arasında Halikarnassos, Knidos, Lindos, Ialysos, Kameiros ve Kos bulunur. Dorların ardından Knidos, sırasıyla Persler, Romalılar, Germiyanoğulları ve son olarak da Yıldırım Beyazıt tarafından işgal edilmiştir.
Şehir planlaması açısından alışılmadık bir örnek olan Knidos, anakara ve karşısında bulunan Kap Krio adlı küçük adayı kapsayan kayalık bir alana kurulmuştur. M.Ö.64 — M.S.24 yılları arasında yaşayan ve tarihteki en eski atlaslardan biri olan ‘Geographika’ adlı eserin sahibi ünlü Yunan tarihçi, coğrafyacı ve filozof Strabon, Knidos’u ‘çifte şehir’ olarak tanımlamıştır. Kap Krio ve anakaranın mendirekle birbirine bağlanması sonucunda ise, kenti bir ticaret merkezine çeviren iki farklı limana sahip olmuştur Knidos halkı. Doğudaki büyük liman ticaret amaçlı kullanılmıştır, batıdaki küçük liman ise askeri liman olarak kullanılmıştır. Ticaret limanı, stratejik konumu sebebiyle denizcilerin hem kurtarıcısı hem de uğrak noktası olmuştur. Korunaklı yapısı sebebiyle denizciler, kimi zaman kısa süreli kimi zamansa hava şartları düzelene kadar günlerce bu limanda kalmışlardır. Bu durum Knidos’a maddi ve kültürel anlamda birçok fayda sağlamıştır. Bu iki liman M.Ö.4.yüzyıldan M.S.6–7.yüzyıllara kadar önemi yitirmeden kullanılmıştır.
Kentin nekropolü oldukça büyüktür. Yaklaşık 7 kilometrelik bir alana yayılmış olan bu nekropol, Antik Çağ’ın en büyükleri arasında yer alır. Nekropol içerisinde bulunan mezarlar ise çok çeşitlidir. Bunlar arasında, oda mezarlar, toprağa kazınmış mezarlar, çok odalı aile mezarları, kaya mezarları, kubbeli mezarlar gibi farklı tip mezar yapıları bulunur.
Knidos Odeion’u, şehrin giriş kapısına yakın, deniz kenarında bulunmaktadır. Antik mimaride, içerisinde müzik dinlemek için yapılmış bu yapılar, küçük amfiteatr biçimindedir. Knidos’taki örneğinde ise, Odeion’un birkaç sırası ve orkestra alanı günümüze kadar korunabilmiştir. Knidoslular burada, deniz manzarası eşliğinde müzik dinletisi izlerlerdi.
Kentin tiyatrolarından büyük olanı 20 bin kişiliktir ve M.Ö.4.yüzyıl dolaylarında inşa edilmiştir. Helenistik döneme ait Büyük Tiyatro’nun doğu cephesi tamamen yıkık bir haldedir günümüzde. Tiyatro taşları ise yağmalanmıştır. Tiyatronun oturma sıraları ise Dolmabahçe Sarayı’nın iç merdivenlerinin yapımında kullanılmıştır. Ayrıca tiyatronun diğer birçok parçası ve kayıp Afrodit Heykeli’nin sütunları, Kahire’deki çeşitli binalarda ve Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yaptırdığı sarayda kullanılmıştır.
Greko-Romen tarzındaki Küçük Tiyatro ise 4500 kişiliktir. 35 oturma sırası olan bu tiyatro, Antik Çağ’ın en eski tiyatrosu olarak bilinmektedir. Denize 10–15 metre yakınlıktadır ve ticari limana bakar. Roma Dönemi’nde gladyatör gösterileri için restore edilmiştir. Son olarak ise 2013 yılında restorasyon çalışmaları yapılmıştır.
Knidos’un en önemli geçim kaynaklarından biri de şarap idi. Adını Yunan mitolojisindeki şarap ve bağ bozumu tanrısından alan Knidos Dionysos Tapınağı, M.Ö.3.yüzyıl dolaylarında inşa edilmiştir. Günümüze ulaşan frizlerden ve bu frizlerin üzerindeki kabartmalardan, bu tapınağın Dionysos’a ait olduğu düşünülmektedir. Knidos’ta yer alan diğer birçok tapınak gibi, bu tapınak da daha sonraları, Erken Bizans Dönemi’nde kiliseye çevrilmiştir ve geriye sadece tapınağın temelleri kalmıştır. Dionysos Tapınağı, Dionysos Stoa’sının ortasında yer alır.
Knidos Dionysos Stoa’sı ise M.Ö.3.yüzyılda yapılmıştır ve 130 metre uzunluğundadır. 2003 yılında yapılan kazılarda, yönetici odası olduğu düşünülen yerin önünde yangın çıktığı ya da kasıtlı olarak yakıldığı ortaya çıkmıştır.
Apollon Tapınağı’na giden yolun ortasındaki terasta bulunan Dor Tapınağı, Dor Hexapolis’inin kült merkezi olarak kabul edilir. Tapınak, 23 x 13.5 metre boyutlarında inşa edilmiştir ve peripteral planlıdır. Burada yer alan diğer tapınaklar gibi Dor Tapınağı da erken hristiyanlık döneminde kiliseye çevrilmiştir.
Liman Caddesi ile Doğu-Batı Caddesi’nin kesişiminde yer alan Propylon ise, kentin kuruluş zamanında, M.Ö.4.yüzyılda yapılmıştır. Knidos halkı, bu Propylon’da arındıktan sonra Apollon Tapınağı ve Sunağı’na giriş yapardı. Günümüzde, in situ durumdaki aşınmış eşik taşında, kapı milinin izi hala görülebilir.
Apollon Tapınağı ise, girişi doğuda olacak şekilde inşa edilmiştir. 19 x 11 ölçülerindedir. Bu tapınakta, her yıl, Dor Kenti’nin de katıldığı 9 gün süren Apollon Karneios Şenlikleri yapılırdı. Kazılarda bulunan, Apollon Karneios’un adının geçtiği bir yazıt, bu tapınağın ve sunağın Apollon için yapıldığını kesinleştirmiştir. Tapınak üzerine, daha sonradan kilise yapılmıştır.
Sunak ise M.S.2.yüzyılda inşa edilmiştir ve tapınağa kıyasla daha iyi korunmuştur. Dönemin insanları, Tanrı’ya sunularını bu açık yapıda yaparlardı.
Knidos’un en güzel teraslarından birinde yer alan Yuvarlak Tapınak ise, M.Ö.2.yüzyılda yapılmıştır ve 1969 kazılarında Prof. Irıs Love tarafından bulunmuştur. Tapınağın en doğusunda yer alan uzun binanın, ziyafetler ve dini törenler için kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Korinth Tapınağı ise, tüm şehre hakim bir tepeye, M.S.2.yüzyılda inşa edilmiştir. Yükseltilmiş bir podyum üzerine kurulu bu tapınak, kimi kaynaklarda Podyumlu Tapınak olarak da geçmektedir. Günümüzde, bu tapınağın parçalarının çoğu, restorasyona uygun bir biçimde sağlamdır.
Knidos Güneş Saati ise, M.Ö.4.yüzyılda blok mermerden yapılmıştır. Profesör Dr. Ertekin Doksanaltı’ya göre, Güneş Saati’ni yapan Eudoxus, döneminde Aristoteles ile yarışan çok yönlü bir bilgindir. M.Ö.370 yılında Knidos’a yerleşen astronom, matematikçi, fizikçi ve filozof Eudoxus’un Güneş Saati, mevsimleri ve saatleri gösterir. Bu saati yapmak için 365 gün boyunca güneşi izlemek gerekir. Zamanı belirlemek için dikilen çubuğun gölgesinin uzaması sabah ve akşamı, kısalması ise öğle vaktini göstermektedir. Bu saat Helenistik Döneme aittir. Knidos Antik Kenti’nde, Eudoxus’un henüz bulunamamış ancak varlığı ve buradan Kanapos yıldızını daha önceden izlediği bilinen bir gözlemevi de bulunmaktadır.
Knidos Antik Kenti’nin en meşhur sanat eserlerinden biri de Knidos Aphrodite Heykeli’dir.
Atinalı heykeltıraş Praxiteles tarafından, gerçek insan boyutlarında yapılan ünlü Knidos Aphrodite’i Heykeli, tarihteki ilk çıplak kadın heykelidir. Bundan öncesinde sadece erkek figürleri çıplak yapılmaktaydı. Knidosluların, Praxiteles’ten Aphrodite heykeli sipariş etmesinin hemen ardından Koslular da bu heykelden sipariş etmiştir. Praxiteles ise biri giyinik biri çıplak olan iki farklı Aphrodite heykeli yapmıştır. Ilk seçimi yapan Koslular, giyinik olan Aphrodite heykelini seçmişlerdir. Dolayısıyla çıplak olan heykeli de Knidoslular almıştır. Knidos Aphrodite’i çok fazla ilgi görmüştür. Hatta, Yaşlı Plinius olarak bilinen, Naturalis Historia’nın yazarı doğa bilimci, filozof ve Roma İmparatorluğu komutanı olan Plinius, birçok insanın sadece Aphrodite Heykeli’ni görmek için bile Knidos’a geldiğini belirtmiştir. Kimi kaynaklarda ise bu heykelle ilgili oldukça ilgi çekici bir hikaye yer alır. Tarihteki ilk demokrasi örneklerinden biri olarak kabul edilen bu hadise, Bitinya Kralı Nikomedes’in, Afrodit Heykeli’ne karşılık Knidos’un bütün dış borçlarını ödemeyi teklif etmesiyle başlar. Bu teklif üzerine kendi arasında oylama yapan halk, heykeli vermeyi reddetmiştir. Ve bu olay kimi kaynaklarda, demokrasinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Bu dönemde yapılmış bir başka önemli yapıt ise Knidos Aslanı’dır. Knidos Aslanı, 1857 yılında Knidos’ta arkeolojik kazılar yapan Sir Charles Newton tarafından bulunmuştur ve dönemin padişahının da bilgisiyle, bir gemi aracılığıyla İngiltere’ye götürülmüştür. Bu devasa heykel, Knidos’u işgalden kurtaran komutan Conon ve güçlü ordusu adına yapılmıştır. Gerçek bir aslandan oldukça büyük olan Knidos Aslanı, 6 ton ağırlığında, 2.89 metre uzunluğunda ve 1.82 metre yüksekliğindedir. Mermerden yapılmış olan heykelin, M.Ö.2.yüzyılda yapıldığı bilinmektedir. Günümüzde ise bu heykel, Londra’da British Museum’da sergilenmektedir. Charles Newton, yaptığı bu çalışmalardan dolayı Kraliyet tarafından verilen ‘Sir’ ünvanıyla takdir edilmiştir.
Charles Newton, 1857–1859 yılları arasında yaptığı kazılarda Demeter Heykeli’ni de bulmuştur ve bu heykeli de İngiltere’ye götürmüştür. Demeter, bereket tanrısıdır. Ekinleri ve buğdayları simgeler. Bu sebeple her Ekim ayında üç gün boyunca, yılın bereketli geçmesi için Thesmophoria Şenlikleri düzenlenirdi ve şenliklere erkekler katılamaz, sadece evli kadınlar katılabilirdi. Heykel M.Ö. 350 yılından kalmadır ve 150 cm boyutlarındadır. Heykelin ait olduğu Knidos Demeter Kutsal Alanı’ndan günümüzde hiçbir iz kalmamıştır. Demeter Heykeli, British Museum’da sergilenmektedir.
Bu dönemde Knidos’ta yaşamış önemli kişilerden bazıları şunlardır; tarihçi ve coğrafyacı Agatharchides, dünyanın yedi harikasından biri olan Mısır’daki İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos, vazo süslemeleri yapan ressam Polygnotos ve doktor Euryphon. Tüm bu isimler, kentin o dönemde, çağının ilerisinde bir kent olmasını sağlamış isimlerdir.
Bu bölgede yapılan kazılar 19. ve 20. yüzyılın başlarında birçok batılı gezgin ve araştırmacı tarafından başlatılmıştır. Bu ziyaretlerin en önemlileri arasında Charles Newton’ın 1857–1859 yılları arasında yaptığı ziyaretler yer alır. British Museum adına yapılan bu kazılarda Knidos Aslanı ve Knidos Demeter Heykeli’nin dışında birçok eser de Londra’ya götürülmüştür.
Çalışmalar ilk olarak, 19.yüzyılda İngiliz W. M. Leake tarafından Dilletanti Derneği adına yapılmıştır ve bu çalışmalarda Knidos resimlenerek anlatılmıştır. Daha sonrasında, 1881’de O. Bendorf ve G. Niemann, 1888 yılında Th. J. Bent, 1893 yılında J. L. Myres ve 1897 yılında G. Cousin tarafından yapılan çalışmalarla araştırmalar devam etmiştir.
1967–1977 yılları arasında, ABD Long Island Üniversitesi adına Amerikalı arkeolog Prof. Iris Cornelia Love’ın yaptığı kazılar büyük tepki toplamıştır. Aphrodite Heykeli’ni bulmayı amaçlayan Love, Knidos Antik Kenti’nde dinamitler patlatarak kazı yapmıştır. Ve C. Newton’dan farklı olarak Love, bulduğu eserleri hiçbir izin almadan ülkesine kaçırmıştır. Prof. Love, 2020 yılının Nisan ayında, 87 yaşında koronavirüs sebebiyle hayatını kaybetmiştir.
Knidos’taki çalışmaların sonuncusu, 2014 yılında, Selçuk Üniversitesi bünyesinde bulunan Prof. Dr. Ertekin Mustafa Doksanaltı önderliğinde başlamıştır ve günümüzde hala bu çalışmalar devam etmektedir.